soyut somut kavramları
1 sayfadaki 1 sayfası
soyut somut kavramları
SOYUT - SOMUT KAVRAMLARI ÜZERİNE
Her şeyden önce şu basit gerçeği belirtmek gerektir ki, bu iki kavram birbirine bağlı bir çift oluştururlar ve bir (a) kavramı, ilk bakışta başka bir (b) kavramına göre soyut, üçüncü bir (c) kavramına göre somuttur. Buradan, mutlak soyut ile mutlak somut�un var olup olamayacağı sorunu baş gösterir.
Soyut - somut çifti, sürekli bir doğru üzerinde olduğuna göre;
A) Bu doğrunun iki ucu bulunması öyle bir postülattır ki, iki durum gösterir:
1. Doğru, sonlu bir çizgidir. 0 zaman mutlak soyut ile mutlak somut yoktur. Fakat mutlak olarak saptanmış en soyut ile en somut vardır. Bu belirli ölçüde bir soyutluk veya somutluktan daha ileriye gitmenin olanaksız olduğunu ifade eden �deyim mazur görülsün� «finitiste» bir metafiziktir.
2. Doğru sonsuz bir çizgidir ve sonsuzda bulunan bir ucu mutlak somutu, öteki ucu ise mutlak soyutu ifade eder. Örnek: Hegel (Phaenomenologie des Geistes, sa. 79-306, F. Meiner, 1937 basımı) de bilincin ilk hareket ettiği mutlak veri noktası ile, eriştiği en soyut kavram ki, sonsuz adını da taşımaktadır.
1. ile 2 yi kısaca incelersek görürüz ki, 1. de, ancak birbirine karşı belirlenmesi gereken iki kavram, bu göreliliğinden birdenbire kurtulup, ayrıcalıklı iki noktada kendi kendine belirlenmektedir. 2. de ise sonsuzda bulunan, onun için de belirlenemeyen bir veya iki noktanın, belirlendiği ileri sürülmektedir. Demek ki, 1.de de 2. de de kavramların yerini saptamaya olanak yoktur. Sonuç olarak da hem 1., hem 2. salt kavram bakımından metafiziğin çelişkili olduğunu gösterir.
B) Soyut ile somut, sonu olmayan bir doğru üzerindedir ve biri ötekine göre
sonsuzda yer almamak koşulu ile, doğrunun herhangi bir noktasına yerleştirilebilir. Böyle olunca, kavramların göreli bir çift olması sağlanmış ve kavramlar, mantık ve bilgi teorisi bakımından kullanılır bir hale getirilmiş olur.
Il
1. lA/2� ye açık bir örnek olarak Hegel�i verdik. Hegel�de doğrudan doğruya veriden hareket eden bilinç, aslına bakılacak olursa, somut-soyut gelişmesinin sondan bir önceki adımında sona ermektedir. yani bizim anladığımız anlamda soyut, yargılayan düşünüşte (raesonnierendes Denken�de) �anlıkta-----sınırına varmaktadır. Bundan sonra olum�a (Sein) birdenbire bir atlama vardır, onu Hegel, soyutu öznele bağlamakla yendiği kanısında idi. Anlığın konusu kendi başına alınmış olarak yasa, IA/i, anlamında en soyut iken, spekülatif düşünüşün konusu, yani kavram olarak mutlak soyuttur. Çünkü, das Soin ist des Sein, hiçbir belirleme göz önünde tutulmaksızın ileri sürülmektedir. Fakat Hegel� de bu mutlak soyut, gerçekte hiç de soyut değildir, Olum (Sein), içinde bütün somutluklarını meydana vuran bir somuttur. Das Sein ist das Sein� da ortaya konan Olum (Sein) soyut yani boşalmış değil, varolan belirlemeleri geçici olarak göstermeyen bir somuttur.
2. Demek ki soyut Hegel� de karışık bir anlam taşımaktadır. Bir kere belirlemelerden soyutlama yoluyla kurtulmuş, alışılmış anlamda, bir kere de somutluklarını içinde saklayan, onun için soyut görünen, gerçekte «zengin» olan bir kavramdır. Sorun sadece bu yönden incelenirse, bu ikilik de kanımızca IA�da işaret ettiğimiz çelişkiyi Hegel� in de sezmiş olduğuna bir kanıttır.
Matematik konularının soyut olduğunu söylemek adet olmuştur. Fakat nasıl bir soyut?
1. Genel mantık daha az, daha çok soyutlar içinde hareket eder. Cins, tür, birey gibi kavramları karşılaştırarak önermeler kurar. Oysa, genel mantığın içinde özel bir yeri olan matematik konuları, belirli bir derecede soyutluğa çıktıktan sonra �ki bir nesne matematiğin konusu olduğunda, bu soyutlama olmuş bitmiştir� birbirleriyle soyut-somut bağıntısı ile değil, başka bir bağıntı ile bağlıdır ki sorun, bu bağı açıklamaktadır. 0 da bazı düşünürler tarafından (Örneğin: Paul Oppenheim, Die natürliche Ordnung der Wissenschaften, I. Bölüm) tip-birey bağıntısı olarak işaretlenmiştir. Bu görüşe göre «Üçgen», şu veya bu üçgenin tipidir. Şu veya bu üçgen ise, o tipin içinde toplanan birer bireydir.
2. Kanımızca bu görüş tamamen doğru değildir. Çünkü, matematik konusu olarak şu veya bu gerçek üçgen yoktur, eşkenar... gibi genel olarak belirlenmiş üçgen vardır, ve eşkenar üçgenle düpedüz üçgen aynı soyutluk aşamasındadır. Ayrıca bir de deneysel olarak saptanmış üçgen şeklinde nesne vardır. Böyle bir nesne ile üçgen arasındaki bağıntı ise, matematik konusu ile matematik konusu arasında değil, matematikle bilim arasında bir bağıntıdır.
Tip-birey ikiliği, kanımızca, ancak başka başka alanların, örneğin geometri ile tarih konularının karşılaştırılmasında bir çift olarak olanaklıdır. (Aslında P. Oppenheim da, biraz önce adı geçen yapıtta terimleri bu anlamda da kullanmıştır). Matematikte soyut-somut çifti yerine, başka bir çift koymak çabası, soyut-somut� un bu disiplinde alıkonamayacağının bir işaretidir. Çünkü bütün matematik konuları, belirli bir soyutluk ölçüsüne eriştikten sonra, artık soyut-somutluğu aynı kalan bir düzeyde dururlar.
3. Sınıf-öğe bağıntısındaki soyutluk farkı, matematikteki sınıf-öğe, yahut ayrı aşamalar bağıntılarında söz konusu değildir. Öğeleri başka bir sayıya 1 katmakla elde edilen sınıf, yani doğal sayılar serisi, ayrı ayrı 1�den, 2�den daha soyut olmadığı gibi, aşağı kuvvette bir sonsuz, daha yukarı kuvvette bir sonsuzdan daha somut değildir.
NUSRET HIZIR
FELSEFE YAZILARI
Çağdaş Yayınlar
1976 İstanbul
Her şeyden önce şu basit gerçeği belirtmek gerektir ki, bu iki kavram birbirine bağlı bir çift oluştururlar ve bir (a) kavramı, ilk bakışta başka bir (b) kavramına göre soyut, üçüncü bir (c) kavramına göre somuttur. Buradan, mutlak soyut ile mutlak somut�un var olup olamayacağı sorunu baş gösterir.
Soyut - somut çifti, sürekli bir doğru üzerinde olduğuna göre;
A) Bu doğrunun iki ucu bulunması öyle bir postülattır ki, iki durum gösterir:
1. Doğru, sonlu bir çizgidir. 0 zaman mutlak soyut ile mutlak somut yoktur. Fakat mutlak olarak saptanmış en soyut ile en somut vardır. Bu belirli ölçüde bir soyutluk veya somutluktan daha ileriye gitmenin olanaksız olduğunu ifade eden �deyim mazur görülsün� «finitiste» bir metafiziktir.
2. Doğru sonsuz bir çizgidir ve sonsuzda bulunan bir ucu mutlak somutu, öteki ucu ise mutlak soyutu ifade eder. Örnek: Hegel (Phaenomenologie des Geistes, sa. 79-306, F. Meiner, 1937 basımı) de bilincin ilk hareket ettiği mutlak veri noktası ile, eriştiği en soyut kavram ki, sonsuz adını da taşımaktadır.
1. ile 2 yi kısaca incelersek görürüz ki, 1. de, ancak birbirine karşı belirlenmesi gereken iki kavram, bu göreliliğinden birdenbire kurtulup, ayrıcalıklı iki noktada kendi kendine belirlenmektedir. 2. de ise sonsuzda bulunan, onun için de belirlenemeyen bir veya iki noktanın, belirlendiği ileri sürülmektedir. Demek ki, 1.de de 2. de de kavramların yerini saptamaya olanak yoktur. Sonuç olarak da hem 1., hem 2. salt kavram bakımından metafiziğin çelişkili olduğunu gösterir.
B) Soyut ile somut, sonu olmayan bir doğru üzerindedir ve biri ötekine göre
sonsuzda yer almamak koşulu ile, doğrunun herhangi bir noktasına yerleştirilebilir. Böyle olunca, kavramların göreli bir çift olması sağlanmış ve kavramlar, mantık ve bilgi teorisi bakımından kullanılır bir hale getirilmiş olur.
Il
1. lA/2� ye açık bir örnek olarak Hegel�i verdik. Hegel�de doğrudan doğruya veriden hareket eden bilinç, aslına bakılacak olursa, somut-soyut gelişmesinin sondan bir önceki adımında sona ermektedir. yani bizim anladığımız anlamda soyut, yargılayan düşünüşte (raesonnierendes Denken�de) �anlıkta-----sınırına varmaktadır. Bundan sonra olum�a (Sein) birdenbire bir atlama vardır, onu Hegel, soyutu öznele bağlamakla yendiği kanısında idi. Anlığın konusu kendi başına alınmış olarak yasa, IA/i, anlamında en soyut iken, spekülatif düşünüşün konusu, yani kavram olarak mutlak soyuttur. Çünkü, das Soin ist des Sein, hiçbir belirleme göz önünde tutulmaksızın ileri sürülmektedir. Fakat Hegel� de bu mutlak soyut, gerçekte hiç de soyut değildir, Olum (Sein), içinde bütün somutluklarını meydana vuran bir somuttur. Das Sein ist das Sein� da ortaya konan Olum (Sein) soyut yani boşalmış değil, varolan belirlemeleri geçici olarak göstermeyen bir somuttur.
2. Demek ki soyut Hegel� de karışık bir anlam taşımaktadır. Bir kere belirlemelerden soyutlama yoluyla kurtulmuş, alışılmış anlamda, bir kere de somutluklarını içinde saklayan, onun için soyut görünen, gerçekte «zengin» olan bir kavramdır. Sorun sadece bu yönden incelenirse, bu ikilik de kanımızca IA�da işaret ettiğimiz çelişkiyi Hegel� in de sezmiş olduğuna bir kanıttır.
Matematik konularının soyut olduğunu söylemek adet olmuştur. Fakat nasıl bir soyut?
1. Genel mantık daha az, daha çok soyutlar içinde hareket eder. Cins, tür, birey gibi kavramları karşılaştırarak önermeler kurar. Oysa, genel mantığın içinde özel bir yeri olan matematik konuları, belirli bir derecede soyutluğa çıktıktan sonra �ki bir nesne matematiğin konusu olduğunda, bu soyutlama olmuş bitmiştir� birbirleriyle soyut-somut bağıntısı ile değil, başka bir bağıntı ile bağlıdır ki sorun, bu bağı açıklamaktadır. 0 da bazı düşünürler tarafından (Örneğin: Paul Oppenheim, Die natürliche Ordnung der Wissenschaften, I. Bölüm) tip-birey bağıntısı olarak işaretlenmiştir. Bu görüşe göre «Üçgen», şu veya bu üçgenin tipidir. Şu veya bu üçgen ise, o tipin içinde toplanan birer bireydir.
2. Kanımızca bu görüş tamamen doğru değildir. Çünkü, matematik konusu olarak şu veya bu gerçek üçgen yoktur, eşkenar... gibi genel olarak belirlenmiş üçgen vardır, ve eşkenar üçgenle düpedüz üçgen aynı soyutluk aşamasındadır. Ayrıca bir de deneysel olarak saptanmış üçgen şeklinde nesne vardır. Böyle bir nesne ile üçgen arasındaki bağıntı ise, matematik konusu ile matematik konusu arasında değil, matematikle bilim arasında bir bağıntıdır.
Tip-birey ikiliği, kanımızca, ancak başka başka alanların, örneğin geometri ile tarih konularının karşılaştırılmasında bir çift olarak olanaklıdır. (Aslında P. Oppenheim da, biraz önce adı geçen yapıtta terimleri bu anlamda da kullanmıştır). Matematikte soyut-somut çifti yerine, başka bir çift koymak çabası, soyut-somut� un bu disiplinde alıkonamayacağının bir işaretidir. Çünkü bütün matematik konuları, belirli bir soyutluk ölçüsüne eriştikten sonra, artık soyut-somutluğu aynı kalan bir düzeyde dururlar.
3. Sınıf-öğe bağıntısındaki soyutluk farkı, matematikteki sınıf-öğe, yahut ayrı aşamalar bağıntılarında söz konusu değildir. Öğeleri başka bir sayıya 1 katmakla elde edilen sınıf, yani doğal sayılar serisi, ayrı ayrı 1�den, 2�den daha soyut olmadığı gibi, aşağı kuvvette bir sonsuz, daha yukarı kuvvette bir sonsuzdan daha somut değildir.
NUSRET HIZIR
FELSEFE YAZILARI
Çağdaş Yayınlar
1976 İstanbul
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz